Kendi kişisel hayat yolculuğum boyu sanatsal, yaşamsal ifademi bulmak üzere geldiğim bu dünyada verdiğim içsel ve dışsal savaşın bir özeti ve dışavurumudur bu yazı. (hakkımda; oku >” FİRAR-Bir Sanatçının Gerçek Yaşam Öyküsü" )
Sanat ruhun ifadesidir.
Yaşam da ruhun ifadesidir.
Dolayısı ile hayatı yaşamak da bir sanat olabileceği gibi her insan da potansiyel bir sanatçıdır. Ancak bu potansiyel çok sık kendini gerçekleştiremez. Çünkü zihinle yapılan şey üretim, buna yapanın kişisel becerisi katılınca zanaat olurken, zanaata kalpten gelen duyguyu, ruhtan gelen ilhamı, farkındalığı ve sürece teslimiyeti katmadıkça sanat boyutuna çıkamaz. Maalesef birçoğumuz, genellikle hayatlarımızı kalpte değil bize öğretilen, dayatılan şekillerle, gerekliliklerle, korkularla yani zihinde yaşarız. Öz farkındalıkla, ruhtan gelen teslimiyetle yaşanmayan her an, ruh ve zihin arasında çatışma yaratır ve bu yerde savaşlar, depresyonlar, güvensizlikler, hastalıklar başgösterir.
Sanat kişiyi kendinden daha yüksek bir yere bağlayan bir yaratım sürecidir. Sanatçı için bu yaratım su içmek, yemek yemek gibi hayati bir ihtiyaçtır. Doğanın en ilahi yaratımı olan hamilelik gibi yorucu, sancılı ve emekli bir süreç sonunda olgunlaşan eser hayata geldiğinde büyük bir haz verir. Sanat yaratımı, sanatçının kendisinin de tam olarak henüz anlamlandıramadığı biraz bulanık bir içsel farkındalığın süreç içinde dışa vurumu ve netleşmesidir. Netleşen bu dışa vurum sanatçıyı değiştirir. Bu dönüşüm enerjisi yaratılan esere geçerek izleyene de benzer duyguyu yaşatır. Dolayısı ile gerçek sanat hem yapanı hem de izleyeni dönüştürerek tekamül ettirir. İnsanın bu dünyaya gelme amacı tekamül olduğundan yaratım ifadesini ister kendi küçük ailesi içinde, ister dost çevresinde isterse dünyaya mal olan büyük yapıtlar yaparak ortaya koysun her biri bir diğerinden daha az ya da çok değerli değildir. İfade bulan her sevgi boyutundan duygu ve burada ortaya çıkan biliş ve farkındalık değerlidir.
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana kitleleri kontrol altına almak, yönetmek, çıkar ve itibar sağlamak için başta “inanç” olmak üzere birçok konu “sıradan” insandan bilinçli olarak kopartılmış ve belirli zümrelerin insiyatifi haline getirilmiştir. Böylece bu zümreler kendilerine ayrıcalıklar sağlamış, halkın öz gücünü korku vasıtası ile yok ederek kolay yönetilebilecek birer piyon haline getirmiştir. “Sanat” da bu şekilde kullanılan bir manipulasyon aracı olmuştur birçok zaman. Sıradan insanın yapamayacağı, yaratamayacağı, ulaşamayacağı her şeyden de önemlisi anlamayacağı dikte edilerek insanların yaratım güçleri zayıflatılmıştır. Çok zaman sadece din konulu eserlerin ortaya konmasına izin verilerek dine, din de belirli zümrelere hizmet etmiş, bazı zamanlar günah diye yasaklanmış ve yok sayılmıştır.
Günümüzde ise “Çağdaş Sanat” adı altında sunulan birçok eser ve sanatçı da yine benzer bir oyunun içinde güçlü bir ekonomik menfaatin belirli kesimlerin elinde olmasını sağlamak üzere yapılandırılmıştır. Köşedeki elektrikçiden alınmış bir neon lambası, çöpten toplanmış bir plastik şişe, hatta kirli tuvalet kağıdı bile sanat olarak sunulup izleyenin akıl sağlığını tehdit etmektedir. Her hangi bir estetikten, çabadan ve yetenekten yoksun görünen bu eserlere biçilen değerler ise tamamen fiyat koyanın insiyatifi ile oluşmuş ve şişirilmiş ekonomidir. Böylece baktığımızda anlamadığımız, bunun neresi sanat dediğimiz, ama anlamamak bizlerin yetersizliği gibi süslü kelimelerle betimlenen açıklamalarla sunularak iyice izleyeni anlamsızlık ve değersizlik duygusuna sürüklemektedir.
Oysaki sıradan insanın anlamadığı şey sanat olamaz. Çünkü sıradan insan diye bir şey yoktur. Her ruh kendi içinde yaratıcının yaratım gücünü ve ifadesini taşır. ( oku > Yansımalar)
İçinden geçtiğimiz şu eşsiz günlerde, insanoğlu aydınlanma çağına doğru yolculuk yaparken, yaşamın her alanında gerçeğe kitleler halinde uyanmaktadır. Eski alışkanlıklar ve güvensizliklerle içimizde tuttuğumuz, ifade etmekten korktuğumuz düşüncelerimizi artık söyleme zamanı gelmiştir. Bu nedenle anlamsız, basit, estetikten, yetenekten, sevgi ve yapıcı duruştan yoksun ve izleyeni aptal yerine koyduğu için küstah olarak ifade edebileceğim Çağdaş Sanat adı altında sunulan birçok eser ve sanatçının gerçek sanat olmadığını söylüyorum buradan. “Kral çıplak !“
Artık sanatın ve yaratımın kitlelere mal olması ve herkesin kendi yaratım gücünü sevgi dili ve ruha yaraşır estetikle ortaya koyması zamanı gelmiştir.
Yazan : Ahsen Küçükçalık
21 Ekim 2019